Hua Hin

Patong’dan Hua Hin şehrine gitme olayı kolay olsun diye bir gece Phuket Town’da kalmaya karar verdim. Terminal 1’in hemen yakınında bulunan Hao hostelden bir yer ayırttım. Daha önce Journey hostelde kalmıştım, fena değildi ama bu bana daha iyi gibi gözüktü, yanılmamışım.

Hao hostel

Hao hostelde artık çokça görmeye başladığım yatakları perde ile kapatma olayı var. Demirden büyük geniş ranzalar yaptırmışlar. Yatak başında priz, lamba var. Resmen oda gibi olmuş. Bir tek o saatlerce telefonda konuşan Alman olmasaydı daha iyi olacaktı. Daha önce bir kaç kere yazdım, Almancaya karşı bir alerjim var. Belki de babam ortaokulda beni İngilizce yerine zorla Almanca sınıfa kayıt ettirdiği için, bilmiyorum. Ha, Almanlarla bir sorunum yok, genelde yollarda tanıştıklarım düzgün tipler. İllaki Türk arkadaşları oluyor, Türkiye’de tatil yapmış oluyorlar, bir yakınlık doğuyor. Çoğunlukla İngilizceleri de benim gibi olduğu için iyi anlaşıyoruz.

Terminal 2

Hao hostele yerleşince hemen “Pembe Kamyonet”lerden birine atladım ve Hua Hin bileti almak için Terminal 2’ye gittim. Sezon bittiğinden direkt giden otobüsleri kaldırmışlar. Sadece bazı Bangkok otobüsleri şehre giriyormuş. İnternet’te otoban üzerinde, alakasız yerlerde bırakılan insanların yorumlarını okuduğum için ters bir durumla karşılaşmak istemiyorum.

Hua Hin, barlar sokağı
Hua Hin, barlar sokağı

Önce ilk sıradaki gişelere sordum, ama tam anlaşamıyoruz. Herkes bir yandaki gişeye gönderiyor. Bir kadın tamam dedi ama sadece akşam otobüsleri var. Ben de gece gitmeyi hiç sevmiyorum. O nedenle bir gece Phuket Town’da kalıyorum . Hua Hin’de duran sabah otobüsü bir tane buldum, o da dolu. Neyse tek tek bakıyorum, olayı anlamaya çalışıyorum, benden bıktılar, kadınlardan bir tanesi peron tarafındaki büyük bir bölümde tek başına oturan kadına git dedi.

Ofis bu kadar büyük, kadının giyimi falan düzgün olunca bu şirket daha iyidir dedim, sonunda ertesi gün 17:30’da kalkan normal otobüse 587 baht, 60 lira kadar bir şey vererek bilet aldım. Bir de VIP servis var ama 90 lira.

O gün tüm öğleden sonra Phuket Town’da yağmur yağdı, boşuna kalmış oldum. Doğrudan terminale gidip Hua Hin’e devam edebilirdim, neyse vaktim çok; hostelin terası da fena değil.

Pad Thai, Uptown restoran, Phuket şehri
Pad Thai, Uptown restoran, Phuket şehri

Ertesi gün resepsiyoncu kadının tavsiyesi üzerine Uptown diye bir restoranda yemek yedim. Fiyatları ucuz bulunca yemeğin üstüne bir de kalamar-karides götürdüm. O sıcakta şişmiş bir vaziyette şehirlerarası terminale yöneldim.

Otogarda, ucuz otobüsü aldım, çevrede gördüğüm dökük otobüslerden biri gelecek derken, cillop gibi çevre dostu motorlu, bir araç geldi. Koltuklarda hava masajı var. Koltuk araları nedense bakalit bir bölme ile tam ayrılmış. Vip otobüsten tek farkı 2+1 değil. Koltuklar, ayak dayama elektronik hareket ettiriliyor falan, şaşırdım tabi..

Yolda mola verdik, yemek bedava imiş. Her masaya dört çeşit yemek koymuşlardı, açıkcası yiyemedim. Demek ki gerçek, tam gerçek Tay yemeklerini yemek için daha çok yol kat etmek lazım. Keşke kapıda yazdığı gibi yemek yerine bir içecek tercih etseymişim. Beni aldatan geçen sene yine böyle bir yolculukta açık büfe vardı ve gayet lezzetli şeyler bulmuştum. Demek ki önce yemeklere bir bakmak lazım, bu da tecrübe olsun.

Hua Hin’ varış

Otobüs sabah 4:30’da Hua Hin’e vardı. GPS, haritadan kontrol ediyorum, şehir içinden geçen yola girdi. Kalacağım otele doğru gidiyor derken. Bir durakta durdu. Şoföre “daha ileride inebilir miyim?” diye sordum, eliyle motosikletçileri gösterdi. Onlardan biri de geldi “polis” falan deyince anladım, şehir içinde indirmek yasak. Neyse çantamı aldım, haritaya baktım. Google 33 dakikada gidersin diyor. Geçen bir arkadaş benimle bunu tartışmaya kalktı. Bugüne kadar onlarca defa denedim diyorum. Teknik olarak da şaşmaz zaten ama işte bazen millete laf anlatmak zor oluyor.

HUa Hin tren garı gişeleri
HUa Hin tren garı gişeleri

Gece sabaha karşı, bilmediğim bir şehirde, ıssız sokaklarda, yanımda bilgisayar, gopro, telefon nereden baksan bayağı bir yekûn tutan ekipman var. Para ve kartları saymıyorum bile, yürüyerek otele gittim. Bu da hala Tayland deyince ilk lafı “tehlike” diyenlere gelsin. Euro City Otele varınca resepsiyoncu kız uyandı ve hemen odayı verdi. Check-in öğlen değil mi diye soracak oldum, “problem değil” dedi. Odaya gittim, yerde dört tane büyük yatak. Neyse kimse yok. Burası eski, büyük bir otel. Klimasız dormları normal ranzalı ama bu klimalı olanlar böyle. Neyse ki kaldığım üç gece içinde sadece ikinci gece oda arkadaşlarından rahatsız olan bir çift geldi. Sabah erkenden de gittiler.

Hua Hin

Şimdi bu kadar yıl Tayland’a gelir giderim, geçen yıla kadar Hua Hin’i duymamıştım. Şimdi gelirken de tek bildiğim Kral’ın yazlık şehri ve Tayların tatil yeri idi. Bu konularda ne kadar araştırmacı olduğumu anlayın, zaten bu blogu da benim gibiler için yazıyorum.

Önce bu Kral’ın yazlık yeri olayını açıklayayım. 1920 yılında dönemin kralı ve ailesi, Bangkok’a yakın olması dolayısı ile buraya gelmeye başlamış. Bir de saray yapılmış. İnternet’te Kral olmadığı zamanlar ziyaret edilebildiğini okumuştum ama Google Maps’ta bir yerel rehber, yorumunda “yok kardeşim, burası özel arazi, artık ziyaret edilmiyor” yazmış. Biraz da uzak olunca, gitmeye üşendim.

Hua Hin, Bangkok’a 200 kilometre uzaklıkta, Körfezde, Pattaya’nın tam karşısında. Kartal-Yalova gibi diyelim. Şehrin uçsuz bucaksız bir plajı var, aslında hemen bağlantılı Cha-am plajını da katarsan bu deyim cuk oturuyor. Kum kadife gibi yumuşak. Su cam gibi berrak değil ama yüzülüyor. Mesela Pattaya’da bu yok. Bir de güneş karadan battığı için güzel bir güneş batışı yok ama ağaçların doğal gölgesi insanı şemsiye masrafından kurtarıyor. Ben oradayken sabahları yağmur yağdı ama deniz öğleden sonra sular çok alçak olmasına, hafif dalgalara rağmen keyifli idi.

Hua Hin plajı
Hua Hin plajı

Şimdi plajda dikkatimi çeken bir şey; bu Taylı gençler geliyorlar, plajda öyle elbiselerle oturuyorlar, yiyorlar, içiyorlar ama denize girmiyorlar. Hani yaşlı kesim, tutucu falan anlarım da, bunlar gitarlarla falan gelmiş tipler. Ben mayo ile terlerken, hemen hepsinde kalın kot pantolonlar. Bazıları mont bile giyiyor. Hava nereden baksan 30 derece, serin sayılmaz yani. Sanırım bünyelerimiz farklı. Bir de bakıyorum çoğunun ellerinde pahalı kameralar. Denize giren azınlık ise illa pahalı, marka tüm vücudu kapatan bir wetsuit giyiyor. Daha parasız kesim ise haşema modunda direkt elbiselerle giriyor. Şimdi ben gördüğümü yazıyorum, genelleme olmasın ama böyle bir durum var.

(Şimdi bu satırları Kanchanaburi’de yazarken hostelin sahibinin kızı geçti önümden, üzerinde kot mont var. Sıcaklık 36º. Ben tişörtü çıkardım, şortla oturuyorum ve şıpır şıpır terliyorum. Kız şimdi motosiklete biniyor, belki bu yüzden böyle. Sürekli motosiklet kullandıklarından, montu çıkarmaya üşeniyorlar ama ya yolda yürüyenlere, bisiklet kullananlara ne demeli)

Gece Yaşamı

Limanda balık restoranları
Limanda balık restoranları

Hilton otelinin hemen arka bölgesi gece hayatının döndüğü yer. Burada da bir sürü normal bar, “girly bar”, masaj salonları, oteller, restoranlar var. Özellikle deniz kenarında bayağı büyük balık restoranları bulunuyor. Dikkatimi çekti, genel bir Alman yoğunluğu var. Artık mevsimden mi bilmiyorum, restoranların çoğu boştu. Sanırım daha çok hafta sonları Bangkok’tan gelenler ile iş yapıyorlar. Ben hafta arası kaldığım için bilemiyorum tabi, sadece okuduklarımdan tahmin ediyorum. Daha ekonomik yemek için en uygun yer “Night Market”. Otele de yakındı, ben de öyle yaptım zaten. Zaten herkes oradaydı ve fiyatlar daha uygun olduğundan o bölgede yiyordu.

Çevrede görülecek yerler

Denize girmekten başka ne yaptın, Hua Hin’de diye sorarsanız. Otelin hemen arka sokağında bulunan Tayland’ın en güzel tren garı dedikleri yeri gördüm. Tren  karşısında, eski tren vagonlarını kütüphane yapmışlar, onu gördüm. Şehir merkezine yürürken bir ekolojik pazar vardı. Orada “Aleo veralı Pandan suyu içtim, fena değildi. Bu pandan bayağı yararlı bir şeymiş -bunu yazınca aklıma şu zaytung haberi geldi- 🙂 On bahtlık minik muzlardan yedim. Yine şehir merkezinde bulunan Wat Hua Hin tapınağına bir göz attım. Kanchanburi’ye gitmek için minibüs durağına gittim, yeri değişmiş. Yenisini bulana kadar bir yirmi dakika yürüdüm. Terminal yeni hizmete girmis, daha ufak tefek inşaat devam ediyordu. Google maps ve OpenStreetMaps’e bu yeni yeri ekledim. (İşte gezerken arada böyle sosyal hizmet de veriyorum) Tıkla gör..

Gece pazarında bir noodle yemeği
Gece pazarında bir noodle yemeği

Çok güzel oldukları söylenen Huay Mongkol tapınağına ve Phraya Nakhon mağarasına gidemedim. Çünkü tur satılmıyor, sadece taksi kiralıyorlar. O da tek kişi olunca bayağı tuzlu oluyor. Birkaç yer daha var ama artık burayı öğrendim, nasıl olsa Bangkok’a yakın. Bir daha ki sefere gelirim.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın