Kanchanaburi

Hua Hin’de Kanchanaburi şehrine nasıl giderim diye sordum. Bangkok üzeri dediler. İnternet’ten Victoria Monument’ten aktarma olduğunu okudum. Ben de bir gün önce oraya giden minibüslerin yerini saptamak amacıyla haritalarda çok yakında olduğu görülen “Minivan Station” yazan yere gittim. Ama ortalıkta bir kaç “motosikletçiden” başka kimse yok.

Şimdi yazarken fark ettim, ben bir kaç yazıdır, motosikletçi diyorum. Herhalde okuyanların bir kısmı, daha doğrusu buraları bilmeyenler motosiklet kullanan birileri zannediyordur. Bu elemanlar, üzerilerinde turuncu renkli bir yelek, bir nevi taksi hizmeti veriyorlar. Genelde durak gibi bir yerde bir kaç tanesi bekleşiyor oluyor. Yeleklerde numara olduğuna göre resmi bir izinleri falan var. Bütün Uzakdoğu’da ucuz ve hızlı bir ulaşım şekli. Kocaman bir bavulu bile bir şekilde yerleştirip seni taşıyorlar. Ben biraz korktuğum için pek tercih etmiyorum ama ara sıra mecbur kalınıyor.

Pek seviyorlar bu rengi
Pek seviyorlar bu rengi

Yukarıdaki paragrafı yazarken “Uzak Doğu” yazımına takıldım. Eski yazdıklarıma baktım, bazen bitişik, bazen ayrık yazmışım. TDK ayrı yazılır diyor. Ama bitişik yazan bir sürü yer var. Mesela güzide bir gazetemiz her iki yazımı da kullanmış. Sonra benzer durumda olan “Orta Doğu”ya baktım. Neredeyse hemen herkes bitişik kullanmış. Sonuç olarak, her ne kadar TDK tersini söylese de, bana bitişik yazılması daha doğru geliyor.

Neyse sora sora minibüs otogarını buldum. Daha ufak tefek düzenlemeler devam ediyor. Yeni değişmiş. Orada Bangkok’un değişik bölgelerine giden minibüsler var. Victoria Monument’e gidecek minibüsü ararken, Gişelerde İngilizce konuşan bir kıza rastladım. Yoksa anlaşamıyorsun. “Bangkok, yes” diyorlar, sonra bir şeyler söylüyorlar ama Bangkok’u bilmiyorsan, bir şey anlamak zor, ben biraz bildiğim halde anlamıyorum. Düşünsenize adam Bolu’dan binecek Alibeyköy’de inecek ama Kartal’a gönderiyorlar gibi bir durum. Neyse bu kıza “başka bağlantı olabilir mi” diye “aslında Kanchanaburi’ye gideceğim” dedim, o da Uzakdoğululara özgü o sevinç ile “yan taraf, yan taraf” dedi. Meğer buradan direkt sefer varmış.

İki gün sonra, sırt çantamı yüklendim, yirmi dakika bir yürüme sonrası “Minivan Station”a vardım. 220 baht ödeyip biletimi aldım. Kanchanaburi minibüsleri her saat, çeyrek geçe kalkıyor. Orada kahvaltımı yaptım. Omlete pilav istemeyince yine aralarında bir konuştular.

Kanchanaburi

Dokuz çeyrekte kalkan minibüs, saat bir gibi Kanchanaburi’ye vardı. Kalacağım yer otogara yakın, yürüyerek gittim. İlk izlenim, Hua Hin’den sonra burada dehşet bir sıcak var, 40 derece dolaylarında. Arada yağmur yağıp ortamı serinletmiyor.

Nita Raft House
Nita Raft House

Nita Raft House diye bir yerde kalıyorum. Nehirde yüzen bir otel. Burada ortak banyolu odaya agoda.com’dan 250 baht ödedim ama sahibi uzatırsan 200’e olur dedi. Ben de bir gün uzattım. Odalarda klima yok, sadece fan var. Adam yangın tehlikesine karşı priz koymamış. Otogara ve cumartesi akşamları kurulan “walking street-gece pazarı”na yakın olması avantaj. Barlar bölgesi ve Kwai köprüsüne uzak olması ise dezavantaj.

Hava çok sıcak, akşama doğru çıkarım diye ortak alanda oturup, İnternet’e falan girdim. Saatlerce kullandığım hale pek ısınmayan laptop, daha kapağı açmadan ateş gibi idi. Kullanırken bir yerlerinden dumanlar çıkacak diye korkmadım desem yalan olur. Bunu hiç abartmıyorum. Sonra midem de hafif bir bulantı gibi bir şey olmaya başladı. İlk başta anlam veremedim, ama sonra anladım. Nehrin üzerinde yüzen bir platformdayız. Ufak ufak sallanıyor. Bu bana son zamanlarda olmaya başladı, teknelerde falan da bazen hafif deniz tutması oluyor. Daha önce çok kötü şartlarda bile hiç bir şey olmazdı. Orada kaldığım üç gün boyunca bu çok hafif olarak ara sıra baş gösterdi ama çok ciddi bir şey değil.

Akşam çıktım, restoran ve barların olduğu Maenamkwai caddesine gittim. Biraz uzaktaymış, nereden baksan bir yarım saat yürüdüm.Yolda savaş mezarlığını gördüm.

Savaş mezarlığı
Savaş mezarlığı

Caddeye varınca gördüm ki, asıl hayat burada imiş. Çok abartmayayım, işte oteller, on beş yirmi tane bar, bir o kadar restoran. Masaj salonları, “girly bar”lar falan. Ama yine çoğu boş. Bir grup emekli Avrupalı dışında kimse yok. Onlar da, Phuket, Hua Hin falan dururken niye buraya gelmişler bilmiyorum. Ucuz diye herhalde. Bir benim de pizza yediğim yer dolu idi. Hadi erken geldim dedim, Cumartesi daha hareketli olur diye daha geç bir vakitte gittim ama yine aynı. Bir barda Bangkok’tan gelmiş olmaları muhtemel lokal gençler vardı, o kadar.

Otellerde fiyatlar; fanlı odalar, 250’den başlıyor. Klimalılar 500 baht civarında. Geçen Tayland hakkında bir yazıda; okuyuculardan biri “fiyatları da yazsanız” diye yorum yapmış. Blog yazarı da “fiyatlar hep değiştiği için yazmıyorum” demiş. Bu dünyanın çoğu yeri için doğru olabilir ama Tayland’a için pek değil. Az önce merak edip baktım. Chiang Mai’de 2008 yılında 500 baht ödediğimiz Smile House hala aynı fiyat. Yada Patong belediye otobüsü fiyatı, bilmem kaç yıldır aynı, hiç değişmiyor. Burada enflasyon neredeyse yok gibi bir şey. Ama o zamanlar 15 Türk lirası karşılığı olan 500 baht, şimdi 50 TL…

Kancahnaburi’de biraz para harcayayım, çevrede görülmesi tavsiye edilen şelaleler, tapınaklar falan turlarından birini yapayım dedim. Sezon sonu hiç başvuru yok dediler. Akşama doğru en pahalı olan Erewan turu belki yapılabilir diye aradılar, o da duygusal açıdan ilgimi çekmedi. Bu turlar Bangkok’tan da yapılabiliyor. Bir daha ki gelişe. Hep böyle diyorum.. bakalım.

Kwai Köprüsü
Kwai Köprüsü

Üçüncü gün, bari buralara kadar geldim, artık şu meşhur Kwai köprüsüne bir gideyim dedim. Fotoğraf daha iyi olacağı için akşama doğru yola çıktım. Bir saatlik bir yürüme sonrası oraya ulaştım. Fotoğraflarımı çektim. Sonra yine yürüyerek geri döndüm. Köprü ile ilgili filmden pek bir şey hatırlamıyorum. Zaten galiba iki, üç film var, hangisini seyrettim, onu da bilmiyorum. Bir ara hızlı bir İnternet bulunca filmleri indirir bakarım.

Gündüz Chiang Mai’ye bilet alacaktım. Otel sahibi, önceden alınmıyor, doğrudan gideceksin dedi. Şimdi bu adam böyle dedi ama gidip bir kontrol edeyim dedim. İyi ki gitmişim. Sabah otobüsünde yer kalmamış. Mecburen, hiç sevmesem de akşam otobüsüne bilet aldım. Günde üç sefer var. 09:30, 18:00 ve VIP olarak 19:00. Normalin fiyatı 535 baht.

Wat Chaichumphon tapınağı, Kanchanaburi
Wat Chaichumphon tapınağı, Kanchanaburi

Bilet alamaya giderken hemen yakındaki Wat Chaichumphon tapınağına bir ziyaret yaptım. Acayip devasa boyutlarda bir yer. Yol üstünde bir tapınak daha var, o da aynı idi. Bunlar normal günlük ibadet yerleri, turistik yerler değil.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın