Semuc Champey

Macera dolu Amerika, diye bir şarkı vardı. Bu şarkı bugün gerçek oldu. Dün vardığımız andan beri hava puslu ve yağmurlu idi.  Kaldığımız El Portal hotelde 140 quetzal olan turu alıp almamak konusunda son ana kadar kararsızdım. Hava serin yüzme nasıl olacak, eşyaları nasıl kurutacağız, tırmanma için düzgün ayakkabı yok vs.. Sonunda turun başlama saati, ona doğru, yağmur kesildi. Ben de ya herro ha merro dedim, tura katıldım.

Rehber Toto önce çevredeki bitkiler konusunda bilgi verdi. Kakao meyvesi, baş düşmanım kişniş gibi kokan ama farklı olan samate ki burada yemeklerde bolca kullanılıyormuş ve ezilince kırmızı boya veren achiote’yi tanıdık.

Sonra el Miradora tırmandık, 1,2 km merdivenle çıkılıyor. Yani İstiklal Caddesini dik tırmanma gibi düşünün. Tepeden Cahabon nehri ve doğal havuzlar görünüyor. Rakım 2100 metre dediler ama pek ikna olmadım. Aksi gibi GPS’i de almamıştım. Çünkü El Portal 200 rakımda, yukarı 1,2 km çıktık. Sonunda merdivenlerden tırmandık, iple değil. Oraya kadar biraz yokuş çıktık ama ikna olmadım. Resepsiyoncu elemana sordum, “evet garip ama öyle, kesinlikle denemesi yapıldı” dedi.

Sonra o yüksekliği aşağı indik, nehrin tatlı sularına kendimizi bıraktık. Hava serin ama su biraz soğuk olmasına rağmen mükemmel. Bu arada balıklar ince ince bizi ısırıp duruyor. Buranın bir olayı da bu balıkların ısırması.

Öğlen otele dönüp yemek yendi.

Öğleden sonra sadece mayolar ile çıktık. Kan-Ba mağarasına girdik. Bugüne kadar bir sürü mağara ziyaret ettim ama bu çok farklı oldu. Şu an zamanım yok geniş geniş anlatamıyorum ama tam bir macera oldu. Yerin altında, suların içinde kah yüzerek, kah şelalelere tırmanarak, elde mumlar ile ilerledik. Bazen dar deliklerden geçtik. Bir çok ülkede, hadi adını koyalım, ABD, Avrupa ülkeleri gibi daha gelişmiş ülkelerde, eminim herkesin böyle tehlikeli bir yere girmesine bu kadar rahat izin vermezlerdi. Bu arada su buz gibi. Rehberimiz de inadına bizi daha sakat yerlerden geçiriyor. Bu seyahate yeni başladım, daha bitmesine günler var ama sadece mağara macerası buralara kadar gelmeye değdi. İşte burada gelmeden önce bir GoPro almadığım icin pişman oldum. Grupta Çinli bir hatunda vardı. Umarım fotoğrafları gönderir (Aylar sonra gönderdi ama kalite çok kötü)

(Şimdi mağara olayına bir ek yapayım) Hostelde terlikle gidin, orada arkasına ip bağlayıp sabitleştirecekler dendi. İnternet’ten de öyle okumuştum. Ama terlikle olanlara bunlar düşer, girişte bırakın dediler. Bu nedenle bir sürü insan keskin kayalık dolu, elde mumlarla aydınlattığımız, zifiri karanlık mağaraya çıplak ayak girdi. Bende kapalı sandalet vardı, rahat oldu. O bile bir kaç kere yüzerken ayağımdan çıktı, az kalsın mağaranın karanlık sularında kayboluyordu.)

Yanınıza bir havlu alın çıkışta kurunursunuz demediler, mağara buz gibi, çıktık bir kaç kişi titriyor. Ben ıslak ıslak sweatshirtü giydim.

Mumlar sık sık sönüyordu. Yahu bir kaç tane kafaya takılan fenerlerden edinin, gruba dağıtın. Çinli hatunda vardı, epey işe yaradı. Kadın geçen düşmüş, yarı sakat koluyla bize epey yardım etti.

Rehber çocuk cıva gibi.. iki.. ben çıkana kadar onu iki kişi zannettim. Bir önde, bir arkada idi. Mağaradaki yarasalar -evet bir sürü yarasa var- gibi karanlıkta görüyordu sanırım. Bir de kestirme yarıklarıdan, suyun altından, bir öne tarafa, bir arkaya geçiyordu.

Mağaranın sonunda yüksek bir yere tırmanıp ufak gölcüğe atlanıyor. Ben elbette yapmadım. Derya gibi denizlere bile atlayamam. Ama sakat bir yerdi, ufak bir sendelemede ölümcül sonuçlara yol açardı. Bacağı kırık birinin oradan nasıl çıkarılacağını düşünemiyorum bile.

Aynı odada kaldığımız, yukarıda fotoğrafta olan, Brezilyalı kız kaydı ve yüz üstü yere kapaklandı, eyvah kız suratı parçaladı dedim ama neyse bir kaç sıyrıkla durumu kurtardı.

Ben de bir yerde dizi kayaya vurdum, kesildi. Suyun altı tuzak gibi.

Çıkışa yakın, dar bir yarıktan, bir şelalenin içinden kendini aşağı bırakman gerekiyor. Burada İsrailli kız dondu, kaldı. Başka çıkış yok mu? falan diye sorarken, ki bence daha zordu, rehber onu bir anda aşağı itti. Aşağısı gölcük olduğundan bu geçiş rahatmış ama iki metre yukarıdan bilmiyorsun ki.

Ama sonuç olarak harika bir deneyim idi. Herkese tavsiye ederim, ama çok ta güvenli bir yer olmadığını bilerek..

Son olarak son derece hızlı akan nehirde tubing (şambriyel) yaptik. Laos’daki günlerin anısına bir bira aldım. Gruptan benim gibi Vang-Vieng’de tubing yapan iki eleman da hemen haklısın diyerek biraları kaptı. Ama nehir çok hızlı olduğundan biraların keyfi pek olmadı. Zaten biri anında birayı nehire düşürdü.

Sonuç olarak, yağmur ve serin havaya rağmen güzel bir gün oldu..

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın