Cape Town, Baz Bus, Waterfront

Bugün yine trenle şehre indik. Amacımız bir araba kiralamaktı. Buranın merkezi ve meşhur caddesi Long Street’e geldik. Bir ara soluklanıp bir şeyler içerken, orada bulunan backpackerleri gördüm. Bu tipler nasıl dolaşıyor bu ülkeyi diye bizimkilere sordum. Baz Bus ile dediler. Ve Baz Bus almaya karar verdik.

Baz Bus

Acentadan almaktan daha ucuza geldiği için bir dolmuşla Sea Point’te bulunan merkez ofise gidip 21 günlük pakete kayıt olduk. Bir de biraz daha pahalı ucu açık bir şey var ama ben bizim bu yirmi bir günü bile kullanacağımızı sanmıyorum. Fiyat kişi başı 3150 rand yani 700 lirayı buluyor. Bence bu fiyat çok pahalı ama bir yerden başlamamız lazım. İlk durak olarak Mossel Bay’ı seçtik. Baz Bus, listesinde bulunan hostellerden, yolcularını alıp bırakıyor. Bulunulan ve gidilecek yerleri bir gün öncesinden haber vermek gerekiyor. Aslında araba kiralamak da hemen hemen aynı fiyata denk geliyordu. Ama backpacker kardeşlerimizi yalnız bırakmayalım, bir kaç insan görelim dedik, iyi mi yaptık kötü mü bilmiyorum. İlerleyen günlerde anlayacağız…

Baz Bus ile yada araba kiralayarak seyahat edeceklere tavsiyem, ilk olarak bir tane “Coast to Coast” rehberinden edinmeleri. Bu bedava, ufacık, 3. hamur kağıda basılı kitapçık özellikle kalacak yerlerle ilgili önemli bilgiler veriyor. Oldukça pratik ve kullanışlı.

Waterfront

Sea Point’ten, sahil sahil yürüyerek şehir merkezine döndük. Yolda, Dünya Kupası için yapılan stadyumu gördük, inşaat hala devam ediyor, umarım yaza yetiştirirler. Sahilde, şehrin en güzel yerlerinden biri var. Kısaca Waterfront denilen bu yer, liman, restaurantlar ve yine Forum kadar büyük AVM, akvaryum ve çevre sokaklardan oluşuyor. Barcelona’daki Mare Magnum gibi. Bence İzmir’e de böyle bir şey yapmak lazım. Neyse bu konumuz dışı.

Burada önce Ocean Basket’te bir yemek yedik. Yine fiyat yazacağım, üç kişi altmış lira verdik. Yediğimiz kalamar, karides, balık, midye vesaire kocaman bir tepsi. Bir tek ekmek yok. Fransızların buraya uğramadığı belli. Bu koloni memleketlerinde Fransız parmağı varsa ekmek var, böyle İngiliz, Hollanda usulü ise yok. Garson zenci kız süper sempatik idi. Bizi balkonun en önüne oturttu. Gece burada uzun kuyruklar oluyormuş.

Burada ilk defa gördüğüm bir uygulama bana ilginç geldi, yazayım. Yemek sonunda gelen kasa fişinde son fiyat yazmıyor, bahşişi yazıp topluyorsun, ona göre kredi kartı çekiliyor. Böylece bozuk para arama derdi yok. Garsonların bahşişi lüpletmesi olayı da imkansız. Ve hatta bahşişten vergi bile alınabilir. Bir yerde bahşiş hesaba dahil edilmişti, başka bir yerde ise ayrı ödeyiniz diye belirtilmişti. Sonuç; bir şey yediniz mi, yüzde on civarında bahşiş vermek zorunlu gibi.

Yemekten sonra limanda biraz turaladık, Akvaryuma gittik, saat 18’de kapanıyormuş. Cape Town’a döndüğümüzde bir ziyaret ederiz artık. Akşam oldu, ertesi gün hazırlıklarını yapmak için eve döndük.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın