Vizesiz Vietnam, Phu Quoc

Yıllar önce bir arkadaşım, Vietnam’ın güneyinde pek bilinmeyen güzel bir ada var, gitmek görmek lazım demişti. Phu Quoc, o zamandan beri aklımdaydı. Bu sene Laos’da iken bütün tanıdığım gezginler Vietnam’a geçtiler. Ben ise vize sorunları yüzünden arkalarından melül melül baktım ve Kamboçya’ya devam ettim.

Vietnam vize sorunları

On sene önce Laos’un başkenti Vientiene’den kolayca vize almış, Vietnam’ı hızlıca da olsa genel olarak gezmiştim. Daha sonra, o sene Vietnam ile Türkiye arasında vize olaylarında bir sorun çıktı. Önce kimseye vize vermediler. Bir yıl sonra, üçüncü ülkeleri devre dışı bırakıp sadece Ankara’dan vize alma olayı geldi ama öyle şartlar koydular ki, insanda başvuru için bir istek arzu bırakmadılar.

İlerleyen yıllar içinde İnternet’te bazı gezginler Kamboçya’nın başkenti Phnom Pehn’den vize alabildiklerini yazmaya başladılar. Ama sonunda kimler olaya dahil olduysa onun da önü kesildi. En son, iki ay önce ben de Phnom Pehn’deyken bir arkadaş gitti, sordu. Türklere özel tarife 180 dolar cevabını aldı.

Bu arada yine yollarda tanıştığım bazı gezgin arkadaşlar 50 ile 150 dolar arası bazı acenteler yardımıyla vize alınabildiğini falan söylediler ama ben daha kendi alanı tanımadım. Ha, bu arada yeşil pasaporta vize yok, onlar rahat. (2023 yılında Vietnam vizesi kolaylaştı, artık İnternet üzerinden alınabiliyor)

Vizesiz Vietnam, acaba?

Tüm bu Vietnam araştırmalarım arasında bir yerlerde Phu Quoc adasına vize olmadığını okumuştum ama detaylı araştırmamıştım. Malezya’da Perhentian adalarına gidecektim, konaklama fiyatlarını görünce vazgeçtim. Bu sırada plaja gitme isteği depreşince aklıma bu Phu Quoc adası geldi.

Konuyu bir daha araştırınca, tüm ülke vatandaşlarının Phu Quoc adasında denizden girişlerde on beş gün, havadan girişlerde ise bir ay kalabileceklerini okudum. Tek şart, gidiş-dönüş bileti idi. Okudum ama insanda bordo T.C. pasaportu olunca hiç bir şeyden emin olamıyor. Malezya’da elçilikte çalışan bir tanıdığa sordum “ayrı bir uygulama olması pek normal bir durum değil” dedi. Kuala Lumpur’daki Vietnam elçiliğine gittim, ana baba günü. Kapıdaki görevliye haritadan adayı göstererek durumu sordum, bana bir vize formu uzattı.

Uçak biletlerine baktım. Air Asia’da gidiş-dönüş 60 dolara bilet var. Olmadı yakarım bu altmış doları deyip on gün kalmalı bileti aldım.

Anti-parantez belirteyim Vietnam’ın bu adasına vizesiz girmek, ana karaya yani Vietnam’a devam anlamına gelmiyor. Web sayfalarında, geçmesine geçersin de, oteller falan pasaport sorduğu için başın belaya girer demişler. Denemedim ama feribota binerken de bir kontrol yapılıyordur.

Phu Quoc adasına giriş

Adaya giriş gayet sorunsuz oldu diyebilirim. Pasaport görevlisi T.C. pasaportunu görünce, hafif bir huzursuz oldu, pasaportu karıştırdı falan (artık alıştık). Ama sonra, sadece kaç gün kalacağımı sordu ve bir ay kalma izni veren damgayı bastı.

Havaalanından çıkınca kaldığım hostele nasıl gideceğim sorunu çıktı. Kuala Lumpur’da hostelde tanıştığım İstanbullu bir hanım bana minibüsler var demişti ama sonradan anladım ki, o Vietnam’dan feribot ile geldiği için iskeleden bahsediyormuş.

Neyse baktım taksiciler bizim paramızla 35 liraya yakın bir şeyler istiyorlar, minibüs yok.. bu durumlarda yapılması gereken turistlerin yoğun olduğu yerlerden hafiften uzaklaşmak. Ben de İç Hatlar çıkışına doğru ilerledim, orada yine taksiciler falan derken birisi on liraya motosiklet ile götürürüm dedi. Hostele gitme işi de böylece halloldu.

Bu vesile ile belirteyim tüm eşyaları doldurunca dokuz kilo ağırlığı olan ufak sayılacak sırt çantam var. Böylece uçaklarda bagaj ödemiyorum. Aslında kural yedi kilo diyor ama çanta öyle büyük göstermiyor, laptop (bir kilo çeken bir ultrabook) ve bir takım ıvır zıvırı dışarı alınca yedi kiloya düşüyor. Bu zamana kadar bir kere tarttılar, ekstra bir masraf çıkmadı.

Adada kalış

Adada Phu House hostelde kaldım. Karma yatakhanede tek kişilik yatak (dormitory) beş dolar civarında. Hostele varınca açıkçası acaba motorcu yanlış mı getirdi diye bir tereddüt geçirdim. Kocaman büyük bir girişi olan, yerel mimariye göre dizayn edilmiş modern ahşap bir bina. Normalde ucuz hosteller eciş bücüş aralara sıkışmış dandik binalar olur. Daha İnternet’e bağlanamadığım için maps.me’den kontrol ettim, doğru gelmişiz.

Karma yatakhane on iki kişilik olmasına rağmen oldukça büyük bir mekan. Ranzalar ağır ahşap, yani sağı solu oynamıyor. Bir de kalın perdeler ile tam mahremiyet sağlanmış. Yatak içlerinde artık çoğu yerde görülen priz ve lamba var. Elbette karma yatakhanede kalmak istemeyenler için buranın odaları da var. Gerçi adada bu açıdan bayağı bir seçenek var.

Binanın asansör ile de çıkılan dördüncü katında bir restoran-bar kısmı var, olayın en güzeli ise her gün saat 17.00-17.30 arası bedava bira. Yemek fiyatları dışarıya göre biraz pahalı ama kabul edilebilir düzeyde.

Konum olarak gece pazarının bulunduğu Duong Dong şehrine üç kilometre uzaklıkta, çevresinde bol miktarda restoran ve gece kulübü var. Long Beach ise hemen beş dakika yürüme mesafesinde.

Rus etkisi

Dikkatimi çeken bir konu hostelin çevresinden başlamak üzere adadaki seyahat acentaları ve mekanlardaki Rus etkisi. Bu adaya girişte pasaport polisinin cama yapıştırdığı Rusça yazılardan başlıyor, sonra her yerde devam ediyor. Tabelalarda İngilizce yok gibi, hemen her şey Vietnam dilinde ve Rusça yazılmış.

Plajlar

Long Beach

İlk gün yaklaşık beş kilometre uzunluğu nedeniyle doğru adlandırılmış Long Beach’e gittim. Tam bir hayal kırıklığı. On sene önce dünyanın en temiz plajı seçilmiş bu yerde deniz neredeyse çamur gibi, lağımları denize akıtan borular da cabası. Üstüne tüm plaj tesisler tarafından kapatılmış. Şehir tarafına doğru yürüdüm, şu an inşaat olduğundan daha kapatılmamış bir yer buldum. Tek ağacın gölgesini büyük oranda işgal etmiş şişman bir Rus hatunun yanına konuşlandım, bir iki denize girdim ama pek zevki yok, geri döndüm.

Ertesi gün Long Beach’in güney tarafları daha temiz olabilir diye, hostelden çıkışta sağda havaalanı tarafında görülen, büyük alışveriş merkezinden plaja yollandım. Denize varınca da, güneye tüm plajı yürüdüm ama çok fark yok, burası biraz daha kabul edilebilir düzeyde. En sonunda arayışlara son verip Ngoc Lam Beach isimli tesiste sabit kaldım. Burada şezlong 50 bin dong (13 lira), bira ise 30 bin (8 lira). Yemek için ise hostel tarafında, biraz ilerideki Freebeach bana daha uygun geldi. Elbette yukarıda, hostel etrafında daha ucuz yerler var ama, bir iki lira fazla verip denize karşı akşam yemeği yemenin keyfi de bir başka diyerek buraya son noktayı koyayım.

Sao Beach

Resepsiyondaki elemanlar Sao Beach’in çok daha güzel olduğunu söylediler, Internet’te de benzer şeyler okuyunca motosiklet kiralayıp oraya gittim ama açıkçası deniz aynı, çok berrak değil. Baktım tesisler falan süper pahalı, fazla takılmadan yola devam ettim.

Starfish Beach

Starfish plajı adından da anlaşılacağı gibi deniz yıldızlarını görmek için gidilen bir yer. Deniz pek yüzmeye uygun değil. Şimdi benim güzel denizden anladığım “berrak su”. Yoksa kumsalda çöp varmış, kalabalıkmış falan beni ilgilendirmiyor. Plaja sırf güneşlenmek ve ıslanmak için gidenler için pek sorun yok. Onlar için Starfish plajı uygun olabilir.

Starfish plajına ulaşmaya çalışırken, biraz da yanlış yola girme neticesi, deniz kenarında büyük bir restoranı bulunan Ganh Dau diye bir köye vardım. Bir kayıkçı hemen “yüzmek için karşıdaki Turtle yani Kaplumbağa adasına gitmek ister misin?” diye sordu. Gitmedim ama eminim orada deniz güzeldir.

Bu arada yine yol üstünde bulunan ve temiz olduğunu okuduğum Ong Lang plajına gidemedim. Zamanım da vardı ama tembelliğime geldi. Artık bir dahaki sefere..

Hon Thom Adası

Son gün, Hom Thom adasına gitmeye karar verip, resepsiyondan bilet aldım, bunda biraz da İnstagram’dan İnci hanımın @incierzi muhakkak gidin demesi etkili oldu, iyi de oldu. Bilet fiyatı fiks 150 bin dong, bu fiyata; otelden teleferiğe gidiş-dönüş otobüs (gün boyu belli aralıklar ile var), gidiş-dönüş teleferik (Cable Car), adada teleferik istasyonundan plaja shuttle ve plajda şezlong dahil.

Adaya geçiş için teleferiğin bulunduğu An Thoi’ye motosiklet ile gittim, çünkü üç günlük kiralamıştım. Teleferiğe varınca bilet gösterilip bedava park hizmetinden yararlanılabiliyor. Bunu da iyi düşünmüşler.

Teleferiğin kalktığı yer, Vietnam ile ne alaka ise Roma devri mimarisinde devasa bir yapı. Yeni evlenen bir çift gelmiş burayı düğün fotoğrafı dekoru olarak kullanıyordu. Buradan teleferiğe geçip adaya vardım, yol boyunca teleferikten manzara muhteşem idi.

Adada deniz tam aradığım gibi, güzel bir kumsal, berrak bir deniz ve yeşil bir ortam. Tek problem, şezlong sayısı çok sınırlı. Gerçi o da çok dert değil, kumsalın arkasındaki çimenlik alanda ağaçların gölgesi gayet rahat ama yüksek sezon nasıl olur bilemiyorum.

Burada deniz çok güzel ama asıl etkileyici olan, Cable Car. Dünyanın bir sürü bölgesinde bir sürü teleferiğe falan bindim ama daha önce böyle uzun bir hat sadece Bolivya’nın La Paz şehrinde görmüştüm, daha doğrusu binip şehrin bir ucuna gitmiştim. Ama bu teleferik tek parça, sekiz kilometre ile dünyanın en uzun hattı imiş. Bayağı da yüksekten gidiyor ve kabinleri La Paz’dakine oranla daha büyük. Bu adaya gelen herkese bunu denemesini tavsiye ederim. Bende bayağı bir yükseklik korkusu var ama gayet rahat bir yolculuk yaptım.

Adayı gezme

Phu Quoc adasında neler yapılabilir; bütün bu tip adalarda olduğu gibi şnorkel turları en temel aktivite. Ben adayı turlarla gezmek yerine motosiklet ile dolaşmayı tercih ettim. Günlüğü yaklaşık beş dolara üç gün için yarı-otomatik kiraladım ama ellerinde yokmuş, scooter verdiler. Depo 70 bin donga doldu, bununla sanırım yaklaşık bir yüz kilometre gittim. Yani üç aşağı beş yukarı motosiklet kiralamanın günlük masrafı, şu anki kurdan, Türk lirası olarak kırk lirayı buluyor.

Suoi Tranh şelalesi

Motosiklet gezilerinin ilk gününde güney taraflarını dolaştım. İlk olarak havaalanının arka taraflarında bulunan Suoi Tranh şelalesinde durdum. Buranın giriş ücreti on bin dong, iki bin de park için ödeniyor. Güzel bir park alanı, vahşi hayvanların asıllarını bulamayınca her tarafa heykellerini koymuşlar, millet bunlar ile fotoğraf çektiriyor. Şelale, orman içinde rahat bir yürüyüş yolu sonunda, bir kilometre mesafede. Küçük bir şelale, üstüne bir de kuru mevsimde gidince, pek bir numara yok ama değişiklik olsun diye gidilebilir.

Ham Ninh balıkçı köyü

İkinci molam bu balıkçı köyünde oldu. Denize doğru uzanan 600 metrelik iskelenin sağında solunda deniz ürünleri restoranları var. İnsanlar plastik leğenlerde canlı canlı bulunan deniz ürünlerini pişirilmek için seçiyorlar. Balık olayı pek yok, daha çok yengeç, ıstakoz gibi böcekler, istiridye gibi kabuklular var. Oraya vardığımda daha erkendi, o nedenle sadece baktım. Zaten fiyatlar da o kadar ucuz sayılmazdı. Büyük ihtimal, bana gösterilen menüler turist fiyatları, yoksa Vietnamlıların o paralara masaları tepeleme doldurmaları, tıka basa yemeleri bana pek mantıklı gelmedi. Mekanlar salı günü olmasına rağmen genelde dolu idi.

Ho Quoc Pagoda

Vietnamca Hộ Quốc olarak yazılan bu tapınak bayağı büyük bir alanı kaplıyor. Otobüslerle gelmiş epey bir yerel ziyaretçisi vardı. Resmi olarak 2012 yılında açılan bu yer adanın en büyük Budist tapınağı imiş. 110 hektar bir alanı kaplıyormuş ve daha yüzde 13’lük bir kısmı bitmiş. Zaten girişte devam eden inşaatlar görülüyor.

Tapınağın girişine iyi-kötü, günah-sevap ile ilgili yüze yakın resim bulunan büyük bir bilgilendirme panosu asmışlar. Bir tanesi tam bana uyuyordu, birinci vinyette motosiklet ile gezip fotoğraf çeken bir tip, ikinci de hasta yatakta yatıyor. Altına “vaktini gezme ile harcarsan” “yaşlılıkta böyle yatalak olursun” yazmışlar. Yani boş boş gezme çalış, vatana millete faydalı ol demeye getiriyorlar da.. arada malı kimler götürüyor, ondan hiç bahsetmiyorlar.

Genel durum

Motosiklet ile diğer gittiğim yerleri plajlar bölümünde yazdım. Sonuç olarak Phu Quoc adası Vietnam’a vize sorunu yüzünden gidemeyenler için ucundan da olsa Vietnam kültürünü tanımak, havasını solumak için bir seçenek. Bu arada adada yoğun bir şekilde inşaat faaliyetleri devam ediyor, özellikle güney tarafına inanılmaz büyüklükte oteller yapılıyor. Burası yeni Phuket olacak diyorlar. Benim yorumum ise “denizi kirleterek kestirmeden Phuket olma yolunda ilk adımı atmışlar”.

Bir başka proje de Kamboçya’nın Sihanukville şehrini bir feribot ile buraya bağlamak. Sihanukville de bu aralar dev bir şantiye görünümünde. Yeni bir havaalanı, alışveriş merkezleri, siteler, özellikle de oteller ve kumarhaneler inşa halinde. Nedeni ise büyük Çin artık Macau adasında kumarhaneleri istemiyormuş, bu nedenle Sihanukville Uzakdoğu’nun yeni kumar, şık bir deyişle casino merkezi olacak. Bu gelişmeler şu an Türk adası olarak bilinen Koh Rong’da yaşayan yüzlerce Türkü de, iyi-kötü bir şekilde etkileyebilir. Zamanla göreceğiz..

Önceki İçerik

3 Yorum

Bir Cevap Yazın