Yeniden Brezilya

Üç gün önce saat on yedide La Paz’dan başlayan yolculuğum, bu gece saat onda Rio de Janerio’da sona erdi. Toplam olarak üç günden fazla sürdü.

Dün sabah tren, öngörülenden iki saat gecikme ile Puerto Quijarro istasyonuna vardı. Tren’de bitişikte oturan Alman çocukla sınıra nasıl gideriz derken, daha sonra uzun yolculukta birlikte olacağımız, trenden göz aşinalığı olan, Şilili amca bize yaklaştı. Üçümüz birlikte bir taksi ile Bolivya gümrüğüne gittik. Gümrükte işleri yaparken bir Alman kız da bize katıldı. Oradan yürüyerek, hep birlikte Brezilya girişine yöneldik. Brezilya girişi kolay oldu. Öyle söyledikleri gibi, Bolivya’dan gelenlerin tepeden tırnağa aranma durumu olmadı. Girişlerimizi aldık. Hemen biraz ileride bekleyen taksicilere gittik.

Şilili yol arkadaşımız, buraları bildiği için, sınırda fazla oyalanmadık. Adam Şilili ama, Brezilya’da Rio de Janerio yakınlarında ve ABD’de yaşıyormuş. Geçen sene ailesi ile uzun bir Türkiye turu yapmışlar.

Artık Brezilya

Dördümüz taksi ile beş, altı kilometre mesafede, Corumba şehrinin otobüs terminaline gittik. Şilili ile ben Rio istikametine gidiyoruz. Diğerleri başka yönlere. Alman çocuğun Brezilya parası yoktu, onun payını ben verdim. Sonra gitti, ATM’lerden para çekmeye çalıştı ama bir aksaklık oldu. Ben de yolda olur böyle şeyler, takma kafana dedim. Artık bir Türk taksi paramı ödedi diye ömür boyu unutmaz. Salı günü olmasına rağmen şehirde her yer kapalı idi. Para bozduracak bir yer yoktu. Belki bölgesel bir tatil idi. Otobüs biletini kredi kartı ile Andorinha’dan aldım, ekstre’de 293 lira yazdı.

İstasyonda bize bir şeyler soran iki elemanı önce tersledim. Otobüs bileti satmaya çalışıyorlar zannettim ama meğer tur satmaya çalışıyorlarmış, elemanlar meslektaş olunca biraz muhabbet ettik. Bu bölge, sulak alanları, kanalları ile meşhur doğa turizmi bölgesi Pantanal’ın giriş kapısı sayılır. “Trende başka sırt çantalı var mı?” diye sordular. Ben de “yok” dedim. “Hepimiz buradayız”. 

Terminale vardığımızda Rio otobüsü kalkmak üzere idi ve yer yoktu. Otobüsü ucu ucuna kaçırdıktan sonra mecburen iki saat sonra kalkacak Campo Grande bağlantılı otobüse yer aldık. Neyse ki orada sadece bir saat bekleyeceğiz.

Geçtiğim diğer Güney Amerika ülkelerinin aksine Brezilya’da otobüsler bizdeki gibi, çoğunlukla tek katlı. Brezilya’nın güneyine giden bir arkadaş otobüslerin eskiliğinden şikayet etti. İguazu tarafı da öyleydi ama, buradan Rio’ya kadar yollarda gördüğüm tüm otobüsler yeni modeller idi. Hele Campo Grande’ye gittiğimiz otobüs herhalde bir haftalık falandı. Klima olayını da hiç abartmadılar. Bu bizim Türklerin Güney Amerikayı gezerken en şikayet ettikleri mevzudur. Kilometreler uzun, seyahatler saatlerce olunca, haliyle otobüs kalitesi de önemli oluyor.

Otobüslere binerken çoğu yerde pasaport, kimlik kontrolü yapılıyor. Corumba sınır şehri olduğundan gümrükten alınan bir kağıt gösteriliyor. Benim bir kopya eksik vermişler, biletin aslını aldılar. Sonra sorun olmasın dedim. Olmaz dediler ama bu ayrıntılara dikkat etmek lazım.

Gece yarısı Campo Grande’de otobüs değiştirdik. Terminalde serbest İnternet vardı. Gece yarısı Rio’da hostel aramamak için Copacabana’daki Wave Hostele rezervasyon yaptım. Aslında başka yere yapacaktım ama, cep telefonunun ufacık ekranı, yavaş İnternet, otobüs kalkacak, artık bir rezervasyon yaptırmak lazım telaşı ile yanlış bir yere bastım. Aynı gün içinde olduğundan iptal seçeneği de vermedi.

Campo Grande’de perona geçmek için bilet almak lazımmış. Daha doğrusu bizim bilet bunu kapsıyormuş ama ofise onaylatmak lazımmış. Peronda bir de bu işi hallettikten sonra ikinci otobüse yerleştim.

Terminalde fiyatlar ateş pahası, Brezilya’ya geldiğimiz belli oluyor. Biraz acıktım ama yemedim. Sonra yakında bir yerde yolcu almak için durduk, tesiste gece yarısı temizliği vardı ama kasa açıktı. Fiyatlar daha uygundu. Bir şeyler aldım, yedim. Yolda bir kaç büyük şehirden geçtik. Rio’nun, Sao Paulo’nun gecekondularını biliyoruz ama, buralarda bir sürü modern, büyük şehir var.

Sao Paulo’dan geçme

Sao Paulo’ya gelince, bu gezinin ilk noktasına dönmüş oldum. Otobüs, Tiete Terminali yakınlarında bulunan Andorinha garajına girdi. Bir arıza var, dediler. Bizi bir çift katlıya aktardılar. Sanırım, yolcu olarak sayıca çok az olduğumuz için başka servise transfer ettiler.

Sao Paulo, Rio arası bitmek bilmedi. Saatlerdir yolda olmanın yorgunluğu bir tarafa, yol üstünde ne kadar ufak köy varsa ziyaret ettik. Şilili artık kendi bölgesinde “böyle bir şey görmedim” diye şikayete başladı. Şoförler şirket politikası yolcu olmasa da girmek zorundayız dediler. Köy terminallerine giriyoruz, bir tur atıp çıkıyoruz. Galiba yeni bir şoföre eğitim veriyorlardı. Konuşmalarından öyle anladık. Bir de yine eğitimin parçası tüm mola yerlerinde durduk. Bir tanesinde çok ucuza açık büfe yemek vardı. Tıka basa karnımı doyurdum. Yolda, dünyanın en büyük kilisesini gördük -Şilili amcanın yalancısıyım-

Sonunda gece Rio’ya vardık. Şilili, hostele belediye otobüsü ile gidebilirsin dedi ama tanımadığım bir yer, yorgunluk hepsi birleşince taksi ile gittim. Taksici, GPS’den bakarak, sağa sola telefon ederek hosteli zar zor buldu. Çünkü bu Wave hostel bir çıkmaz sokakta. Sokak bile değil, haritalarda falan çıkmıyor. İçeri girdiğimde gece saat on olmuştu. Küçücük odaya üç ranza sıkıştırmışlar. Hava sıcak, yataklar ince. Neyse geldik bir kere. Odaya yerleştim. Bir duş alıp kendime geldim. Televizyonda Boca, Fluminense arasında oynanan Copa Libertadores maçı var.

Maçı seyrederken hostelde temizlik görevlisi tombul Brezilyalı kız, hangi takımı tutuyorsun diye sordu “Fenerbahçe” deyince, kız eliyle para işareti yapıp “Fenerbahçe, mucha pasta” yani “siz de para çok” dedi.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın