Santiago, üçüncü gün

Bugün aslında kuzeye, doğrudan San Pedro’ya gitmek istiyordum. Ama orada olağan dışı yağmurlar var ve birçok yolun kapalı olduğu söyleniyor dediler. Kardeşi acentacı olan bir kız “bir haftadır turlar çıkmıyormuş” dedi. Bir de Pasifik okyanusunda denize girmek gibi ufak bir takıntım var, böyle olunca arada bir mola vereyim dedim. Buradaki insanlar da La Serena’ya gitmemi tavsiye ettiler.

Dün bu amaçla hostelworld’e bakınca, hafta sonu olduğundan olacak kalacak yer bulamadım. Nihayetinde pazar gününe rezervasyon yapıp, bir gün daha Santiago’da kalmaya karar verdim.

Sonra gidip Tur Bus’dan 16 600 pesos’a otobüs biletini aldım. Santiago’da merkezde kalanlar için söyleyeyim, otobüs bileti için terminale gitmeye gerek yok. Universidad de Chile metro durağının en alt katında Tur Bus ve Pullman Tur otobüs şirketlerinin satış ofisi var.

Dün öğlen bu işleri bu şekilde halledince bugün yani Cumartesi günü kendime yapacak meşgale aradım. Önce Varuna gezgin ekibinin yazdığı şu Atatürk anıtına uğramaya, sonra terminale gidip, oradan meşhur Valparaiso sahil kasabasına gitmeye karar verdim.

Atatürk anıtı

Atatürk anıtı kolay oldu. Metro ile on durak gidip Alcantara’da indim. Sol taraftan çıkıp biraz yürüyünce parkı gördüm. Bir fıskiyeli havuzun hemen önünde ufak bir yazıt. Doğrusu ben daha ihtişamlı bir şey bekliyordum.

Metro ile geldiğim hattan terminale kolayca dönülmesine rağmen, aklıma metrodan otobüse geçilince biletin bedava olduğu geldi. Durakta bekleyen çifte “terminale buradan otobüs geçer mi?” diye sordum. “Tüm otobüsler geçiyor” dediler.

Bu uzun hatta zaten metro var, bir de altı tane değişik otobüs hattını buradan geçirmenin ne anlamı var. Herhalde bunların trafik sıkışıklığı problemi yok. Bitiş noktasından dağıtımı yap, daha kolay. Neyse ilk gelen otobüse, ki burada mikro diyorlar, bindim. Dolmuşa ise collectivo diyorlar. Arjantin’de ise otobüse collectivo deniyor.

Burada belediye otobüslerine satıcılar falan biniyor, bu sefer bir palyaço peydah oldu. Adam komik değil, bir de üstünde ciyaklayıp duruyor. Daha kahvaltı yapmamışım sesi resmen midemi kazıyor. Sonunda çocuğun biri ondan korktu ağlamaya başladı da sesini kesti.

Valparaiso’ya gidememe

Terminale gelince önce bir şeyler yedim. Sonra fiyatı uygun olan, 4500 pesos, Pullman seyahatin kuyruğuna girdim. Gelecek otobüs saat iki de imiş. Geç olur diye diğer şirketlere baktım. Ama hafta sonu olduğundan terminal ana baba günü. Arada çığırtkanlar var, Valparaiso, 8 bin diyorlar. Baktım olmuyor bir hesap yaptım. İkide kalkan otobüs ile gitsem, bir iki saat gezer, akşama yetişirim dedim.

Tekrar o uzun kuyruklardan birine girdim. Sıra gelince ancak beş otobüsüne yer var dediler. Bu durumda Valparaiso’ya gitmekten vazgeçip eve döndüm. Bu arada iki saat geçtiğinden 580 pesos karttan düştü.

La Vega’da yemek

Eve gelince Maria, annesi ile La Vega’da yemek yiyeceğini söyledi. Beni de davet etti. Valparaiso olmadı, oraya bari gideyim dedim. La Vega’da yemek pek başarılı değildi. Maria ve annesi “buraya zengin fakir herkes gelir falan” dedi ama bana kalsa asla burada yemezdim. Zaten annesi de sonradan “hafta sonu, ipini koparan gelmiş, hafta arası gelirim burası böyle olmaz” deyince, ben Perulular mı? diye sordum, o da “ırkçılık falan zannedersin diye söylemek istemiyordum” dedi. Maria, her ne kadar burayı çok beğense de, bence midesini bozan o virüsü kesin buradan kapmıştır.

Sonra beni şehrin hemen dışındaki evlerine davet ettiler. Senede bir gün yapılan buraya has bir festival varmış ve gece orada kalmam lazımmış. Ben de bahane olarak ertesi gün gittiğimi öne sürdüm. Aslında bu aile ortamları oldum olası beni sıkmıştır. Ben en iyisi eve döneyim, bir siesta yapayım dedim. La Vega’dan yürüyerek eve döndüm. Eminim bayağı tipik bir olayı kaçırdım ama yapacak bir şey yok. Yarın gidelim şu La Serena’yı da bir görelim.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın