Varanasi, Ganj ve ghatlar

Trenden inince Japon komşum Aya ile ortak hareket etmeye karar veriyoruz, Varanasi rikşacıları da meşhur, buralara gelirseniz rikşacılara asla ve asla güvenmeyin, otel personelleri bu konuda daha ehven-i şer… Önce tren garından, yerlerde yatan yüzlerce kişiye basmamaya çalışarak, boşluklardan zıplaya zıplaya, dışarı çıkıyoruz. Epey bir mücadeleden sonra bir rikşacı ile 50 rupiye anlaşıp, Arzu’nun kaldığı Shanti Guesthouse’a doğru yola çıkıyoruz. Adam bizi ana yolda bırakıyor çünkü o ara sokaklara bir vasıta girmesi imkan dahilinde değil. Sokağın girişinde, sabahın köründe, askerler muhtemelen İngiliz döneminden kalma tüfeklerle siperlerde bekliyorlar. Sanki bir saldırı bekleniyor.

Gerçi bu toprakları biraz gördükten sonra buraya kim saldırır “her yeri bedava verseler almam” diyorsunuz ama demek ki var bir şeyler. Varanasi (Benares), Hinduların kutsal şehri. Burada sabah ve akşam ghatlarda ölü yakma törenleri düzenleniyor.

Dar sokaklarda hayvan pisliklerine basmamak için pür dikkat yürüyüp, bir kaç kişiye de sorduktan sonra mucizevi bir şekilde hosteli buluyorum. Hostel idare eder. Terasından Ganj nehri manzarası var, akşamları saat beşte ise tekne turu bedava. Yandaki krematoryumda yakılan ölülerin mangalda kızartılmış et gibi kokması da “bonus”..

Shanti hostelin terasından
Shanti hostelin terasından

Varanasi’deyiz, giriş biraz klasik olacak, Mark Twain’e göre bu şehir; tarihten, gelenekten, efsaneden daha eski, hatta hepsinin toplamından bile… Çatılarında maymunların dolaştığı bu Hinduların kutsal şehrinde güneş batarken ölülerin yakıldığı ateşin çıtırtıları ezan seslerine karışıyor. Bu da dün her köşe başında gördüğüm askerleri açıklıyor. Durum hafif gergin, Yeni Delhi’de söyledikleri bir arada yaşama kültürü Şiva’nın bu şehrine fazla uğramamış anlaşılan. Arzu’ya hostel satmak isteyen bir hanutçu, gitmek istediği Shanti House’u kötülemek için “orası Müslümanların yeri” demiş.

Bütün günü Shanti House’un çatısında Ganj manzarasına karşı geçirdik. Arzu 150 rupiye sıcak suyu olmayan küçük bir odada kalıyordu. Ben gelince daha büyük ve sıcak sulu bir odaya geçtik, fiyatı 250Rs, yani bulaşık suyuna benzeyen iki bira parası.

Köpek, maymuna karşı
Köpek, maymuna karşı

Ganj nehrinde tekne turu

Akşam 17’de bedava tekne turu var. Yedi kişi grubu oluşturduk. Dar sokaklarda inek ve diğer bilumum canlı varlıkların boklarına basmamaya çalışarak nehire indik. Bir köşede bir köpek ve yavruları eve girmek isteyen maymuna havlıyorlar. Maymun bizi de görünce geri adım atıyor ve karşı duvara atlıyor. Köpekler de sevinç içinde ayaklarımıza dolanıp yalakalık yapıyorlar. İnsanın evcilleştirdiği ilk hayvanın köpek olduğu söyleniyor. Maymuna karşı insan ve köpeğin ortak zaferi.. evet, bu şehir her şeyden daha eski.

Bu satırları yazarken çatıdan inen bir maymun köşede kahvaltı yapan kızın yemeğine ufak bir hamle yaptı, garsonlardan biri “le le lee” diyerek maymunu uzaklaştırdı. Önceki gün bir tanesi Arzu’nun sigarasını kapmak istemiş. Aslında insanlara pek yanaşmıyorlar. Çatılarda bulunan uzun sopaların ne işe yaradığını anlamışlar.. derken, tam bu anda, bir maymun öbür köşeden indi ve köşede yalnız oturan kızın masada duran büyükçe bir kolyesini götürdü. Şimdi çatıda onunla oynuyor..

Maymun, kolyeyi çalıyor
Maymun, kolyeyi çalıyor

Dönelim bizim tekne turuna. İndik Ganj’a, nehir normalden bilmem kaç yüz bin kat daha kirli. Kıyı boyunca ghatlar var. Ghat; nehire inen merdivenlere verilen isim. Bunlar sular yükselip alçaldığı için yapılmış. İnsanlar buralara geliyor ve bu kutsal nehirde banyo yapıyor. Bir de ölü yakılan ghatlar var. Bunlarda fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Geçen bir Hollandalıyı polis götürmüş. Hindular turistlerin buralara yaklaşmasından bile hoşlanmıyorlar. Ateşler de sürekli, gece gündüz, ölüler çıtır çıtır yakılıyor. Bu işlem üç saat sürüyor, bu sırada “dokunulmaz” kastı mensupları cesedi uzun sopalarla çevirerek iyice kül olmasını sağlamaya çalışıyor. Erkek aile yakınları işlem bitene kadar ateşin başında bekliyor, kadınlar yaklaştırılmıyor. Kayıkçı nedenini kadınların fazla ağladıkları, gürültü yaptıkları olarak açıkladı ama bu beni pek ikna etmedi. Sonra bu küller nehire atılıyor ve o kişinin ruhu Nirvanaya varıyor. Yani artık dünyaya insan ya da hayvan olarak dönmeyecek. Döngü bitiyor…

Ghatlarda ölüler yakılırken
Ghatlarda ölüler yakılırken

Varanasi’de yada öbür adıyla Benares’te yakılmak tüm Hinduların özlemi, o nedenle sadece burada ölenler değil, Hindistan’ın tüm yörelerinden buraya ölmeye gelip amacına ulaşanlar da burada yakılıyor.

Bebekler, Şiva’nın kutsal hayvanı yılanlar tarafından ısırılıp ölenler, hamile kadınlar gibi bazı durumlarda ceset ayağına bir taş bağlanarak nehre atılıyor. Ama bazen ip çürüyor ve ölü yüzeye çıkıyor. Bizim uzaktan ineğe benzettiğimiz bir nesne yaklaşınca insan çıktı. Karaya vurunca bazı görevliler bu cesetleri topluyor tekrar bir taş bağlayıp nehrin dibine yolluyor, kayıkçının dediğine göre karşı kıyıya vurursa köpekler yiyormuş.

Biraz ilerleyince, kayıkçı “turumuz bu kadar otele dönüyoruz, ama isterseniz ufak bir ücret karşılığı sizi elektrik ghata kadar götürür sonra da nehirden hava kararınca başlayan Puja törenini izletiririm” diyor. Fiyatı da 30 rupi olarak belirtiyor (sonradan kıyıya yanaşınca bu para kayık sahibine gidiyor deyip fazladan kendine de bahşiş istedi). Biz yolcular biraz tartışıyoruz. Cimri İngilizler kaçak güreşiyor ama Almanlar ve biz bastırıyoruz. Birinci Dünya Savaşını kaybettik ama bunu kazanıyoruz. Herkes istediğini versin şeklinde anlaşıyoruz. Kayıkçı biraz şüpheli ama kabul ediyor. Kıyıya yanaşınca Almanlar ve biz kişi başı 50’şer rupi bırakırken, İngilizler sadece 20 rupi veriyor.

Aarti törenleri

Elektrikli Ghat ölülerin fırınlarda yakıldığı yer, iki uzun bacadan dumanlar çıkıyor. Burada kimsesizler ücretsiz, verebilecek durumda olanlarda 500Rs. (15TL) karşılığı yakılıyor. Yakma işlemi bir saat sürüyor ve doğal olarak ölü tam külleşmiyor. Bu istenilen bir durum değil ama fakirliğin gözü kör olsun demişler. Odun ateşinde üç saat yakma ise 3000Rs. (90TL)

Elektrikli Ghat’ı gördükten sonra Aarti törenlerinin yapıldığı yere yaklaşıyoruz, müzik başlıyor, insanlar el çırpıyor. Yanyana iki tane büyük tören var, ama nehir boyunca daha basitleri de görülüyor. Özel giysiler giymiş aşram üyesi gençler çalınan müzik eşliğinde ateşlerle falan bazı hareketler yapıyor. Folklorik dans niyetine izlenmesi önerilir.

İşin ruhani kısmına gelince orası beni pek ilgilendirmiyor. Onu, ortada beyaz elbisesi ve uzun sakalı ile oturan Büyük Guru’nun iki yanında bulunan, muhtemelen, paranın dibini bulmuş ve nihayetinde Ferrari’sini falan satıp iç huzuru bulmak için buralara gelmiş, bir yandan huşu işinde otururken arada fotoğraf çekip ve de garip el hareketleri yapan insanlara bırakıyorum.

Gece Shanti’nin terasında Arjantinli arkadaşla geyik yapıyoruz… gün bitiyor…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın