Mumbai yolunda

Bu sabah Anjuna’nin meşhur pazarını gezip ve biraz alış veriş yaptıktan sonra guesthouse’dan ayrıldık. Anjuna pazarı, iyi pazarlık yapmak şartıyla alış veriş için uygun bir pazar. En azından, bir turistin, alabileceği her türden ürünü bulmak mümkün.

Denizden su alan bir kadın
Denizden su alan bir kadın

Pazar olayını tamamladıktan sonra kapıda bekleyen taksici ile 300 rupiye anlaşıp Panjim’e geçtik. Yolda, taksici “çok samimi arkadaşlarımın bir yeri var, hepsi iyi çocuklar, ziyaret edersek bana kupon veriyorlar, alış veriş yapmasanız da olur” deyince.. Baktık vaktimiz var “peki, tamam” dedik. Durduğumuz yer Kapadokya’daki halıcıların benzeri bir yer. Ama halıyı açan eleman -satıştan önce tanıtım yapan kişi- bizimkilere göre epey acemi idi. Elemanı fazla yormamak için “biz Türküz ve üstelik de rehberiz” deyince, hemen satışı bıraktı. Mağazada ayrıca biraz kuyum ve bir kaç hediyelik eşya vardı. Sonuçta yola devam ettik ama taksici arkadaşın satış ısrarları bitmedi. İki yere daha uğrayalım sizden 100 rupi eksik alırım bile dedi. Baktık ziyaret edilecek arkadaşların sayısı artıyor “yeter, sen bizi otobüs istasyonuna bırak, başka bir şey istemiyoruz” diye kestirip attık…

Anjuna pazarı
Anjuna pazarı

Panjim’den Margao’ya ekspres otobüsle gittik. Ekspres otobüs daha pahalı, 22 rupi yani 80 kurus ve ayakta yolcu almıyor. Bu yolculuk bir saat sürüyor. Margao’da; önce otobüs terminalinde, son olarak da şehir merkezinde duruyor. Buradan bir rikşa ile tren istasyonuna geçtik.

Yolda bir grup sendika üyesi işçi, bir ağacın altına toplanmış slogan atıyorlardı. Etrafta kimse de yok. Bir kaçıyla göz göze geldim, adamlar utangaç gülümsediler. Durumlarının garipliğinin onlarda farkındalar.

Margao tren istasyonu

Arzu dönüş için Mumbai biletini aldı. Şansımız yaver gitti, yer vardı. Çünkü dün İnternet’ten baktığımızda, durum bekleme listesi 3 idi. Bu arada saat 15.15 olmuştu. İstasyonda şimdi bulunduğum İnternet kafeyi görünce, Arzu “sen burada oyalanırsın, saat 18’e fazla zaman kalmadı. Ben de yorgunum, otobüslerle uğraşmayayım, zaten günde yedi sefer varmış. Taksi pahalı, Palolem’e bir rikşa gideyim” dedi.

Buraya ilk defa geldiğimizde rikşacılar Palolem için 400 rupi istemişlerdi. Biz de tavırlarına kıl kaptığımızdan taksiye 600 vermiştik. Şimdi de 450 dediler ve aşağı düşmediler. Biz  de ana caddeye çıktık. Yoldan geçen ilk rikşacı uzakta durunca, istasyon mafyasından korktuğunu anladık ama 500 isteyince anlaşamadık. Bir sonrakine istasyona girerken işaret ettim. Çaktırmadan “çıkışta, ileride işareti” yaptı. Yolcusunu bıraktıktan sonra, yine öbürü gibi ana yolda istasyon rikşacılarının görüş alanı dışına çıkıp bizi bekledi ve 400’e tamam dedi.. Arzu ile vedalaştık.

Şu an benim Mumbai treninin kalkmasına daha iki saat var, burada İnternet’te oyalanıp bekleyeceğim. Yarın sabah Mumbai yani Bombay’da olacağım…

Konkan Express

Trende yerim çok iyi. Vagon ortadan iki sınıfa bölünmüş, benim yer tam ortaya denk geliyor ve böylece karşı tarafta ve yanda kimse yok. Yani 2. sınıf olmasına rağmen 1. sınıf standartlarında. Arzu’ya da aynı vagonu ve yeri verdiklerini hatırlıyorum, burayı turistlere bilinçli verdiklerini düşünüyorum. Konkan Express’te çarşaflar ve battaniye çok temiz ve kaliteli. Öncekilerde temizdi ama bunlar yepyeni. Belki benim şansım. Üst kata da kimse gelmedi. Klima da dondurmuyor.

İstasyon tuvaleti
İstasyon tuvaleti

Ben yerime yerleşmeye çalışırken, şöyle kelli felli bir amca geldi “Oo, kapmışsın kıyak yeri” gibi bir şeyler söyledi. Sanırım boş olsaydı bu 19 numarayı o kapacaktı. İlerleyen dakikalarda kondüktör ile bir şeyler konuştu, ona bir kart gösterdi ve başka bir vagona taşındı. Ama yerimde gözü olanlar bitmedi. Yandan bir kadın geldi; ufak bir çocuğu olduğunu, yerinin üst kat olduğunu, çocuğun altını temizlemenin falan üstte çok zor olduğunu anlattı. Sanırım kocasının asıl yeri benim üst idi ama yanında duruyordu. Baktım orada kalabalık bir aile var, içim ezilerek “olmaz” dedim. Neyse onlar da kondüktör ile pazarlıklar yapıp başka bir vagona taşındılar.

İyi ki onlara hayır demişim. Kalabalık aile biraz sonra başladı gürültüye; çoluk çocuk, şarkılar, türküler, dolmalar, sanki pikniğe gelmişler. Gürültücü aile, geç bir vakit, yorulunca seslerini kesti. Koridorun ışığının açma-kapama düğmesi tam başımın yanında. Uykuya dalarken “ışığı kapatsam mı?” diye düşünüyordum. Biraz sonra, uyku arası, üzerime eğilen bir kadın gördüm. Ne olduğunu anlayana kadar, bir şey demeden ışığı kapattı ve gitti. Sanki uyurken odama yabancı biri girmiş gibi oldu. Bir tuhaf hissettim, hatta rüya mı gördüm diye de düşündüm.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın