Tuwau – KL

Kota Kinabalu’dan Thung Ma şirketi ile, bu sefer Çinliler, Fatiha yok, Tawau’ya yola çıktık. Otobüs ilk başlarda iyi gitti. Ama ilk moladan sonra bu şoför de çıldırdı, o iki şerit, dar ve virajlı yolda ibreyi sona dayadı, Telefonun GPS’inden baktım, 140’la gidiyordu. Scania zaten ağır bir araç, bir de kamyon gibi yüklüyorlar. O hızla, en ufak engelde durması imkansız, önceki olayda yazdığım gibi, meslek rehberlik olunca, uzmanlık alanlarından biri de otobüsler oluyor. Biz yine tam şoförün arkasındayız, artık dayanamadım. Adama “ne yapıyorsun” diye fırçayı bastım. Herhalde ömründe ilk defa hızlı gidiyorsun diye birisi çıkışmıştır. Yanındakilerle “turist korktu, he he he” yaptılar ama biraz kendini düzeltti. Tawau’ya yaklaşırken, son düzlükte, duble yolda yine ve tam abandı. Artık bir şey demedim. Borneo’da en iyisi uçakla bir yerden bir yere gitmek.

İlk molada yine herkes yemeklere hucum etti. Yemeğin bilete dahil olduğuna biraz daha kanaat getirdim, yesem mi dedim, yemeklere baktım ve vazgeçtim. Otobüste bir Çin filmi koydular. Filmin konusu “ben Çinliyim, Çin için ölürüm” gibi bir şeydi. Bu filmi gördükten sonra artık Çinlilerden korkuyorum. Bir gün dünyayı ele geçirecekler.

Ve yine önceki yolculukta olduğu gibi polis araması oldu, ve yine bir takım kağıtlar gizlice elden ele dolaştı, muavinin rüşveti hazırladığını gördüm. Sonra otobüsten indirilen, sanırım kaçak olan kişi, otobüse döndü.

Tawau’ya sabah 5 gibi vardık, Lonely Planet’in iyi olduğunu söylediği hostel dolu idi. Üstelik görünüşe göre pek de iyi değildi. Taksiciye sorduk, bizi 4****, yeni restore edilmiş, bir kısmında hala çalışmalar süren, De Coiche otele götürdü. Oda fiyatı 50YTL kadar. Alıştık ucuza, pahalı geliyor. Türkiye’de en dandik üç yıldızlar bile onu alıyorlar. Neyse tamam dedik ve aylar sonra otel gibi bir otelde kaldık. Asansörü, kart anahtarı, LCD Tv’si ile gerçek bir otel. Üstüne tesadüfen Fenerbahçe – Sevilla maçının özetini yakaladım. Süper oldu.

Arzu odaya kahvaltı getirtti, 5YTL. Hesabı öderken bir karışıklık oldu fazla para aldılar, üstelik de kahvaltıyı da başka odaya yazmışlar. O sırada ön büro müdürü olacak biri geldi. Sabah konuştuğumuz fiyatta indirim yaptı. 95R (40YTL) verdik.

Öğlen çıkıp bir Tawau’u dolaştık. Bizim küçük Anadolu şehirleri gibi bir yer. Balık pazarına girdik. büyükçe bir yer sayılır. Herkes fotoğrafını çektirmek istiyor. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Balık fiyatları, 2 ila 5 Ringit arası, kalamarın kilosu 4R yani 1.50YTL, bizde 60R kadar dedik, balıkçılar, “neresi orası, oraya satalım” dediler. Buralara pek turistlerin uğramadığı belli. Pazarı terk ederken arkamızdan bir alkış koptu.

Sonra bizim otele yakın Marco Polo otelde yemek yedik. Burada bir vakitler İsveç kralı ve kraliçesi de kalmışlar. Paşmina, başörtüsü satan bir dükkanda ve bir süpermarkette alışveriş yaptık.

Havaalanı 30 Km. Taksiye 38R ödedik. Böylece, akşama doğru Air Asia’nin yepyeni Airbus’ı ile, Kuala Lumpur’a geri döndük. Uçak kalkmadan havalandırmalardan dumanlar çıkmaya başladı. Olayı anladık ama yine de hostese sorduk, önce klima dedi, sonra biz dezenfekte mi ediliyoruz diye üsteleyince, evet dedi.

Kuala Lumpur’da Air Asia, ödüller kazanmış modern terminali kullanmıyor, ucuz uçak ya, uçağa otobüs bile yanaşmıyor, bir tünel yapmışlar, yürüyerek bagaj bölümüne geçiliyor. Buradan 60Km uzaklıktaki şehre gitmek için çeşitli yollar var. Otobüs 9R, otele bırakmalarını istersen 15R, Taksi 62R. Taksi ile yine daha önce iki kez kaldığımız Pujangga hostele gittik. Gece de Payzın ve arkadaşları ile Ceylon barda buluştuk.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın