Koh Lanta’da son gün

Bugün yine New Coconut’tayız, bardaki çocuklar dün gece bir kaç Avustralyalıya uydular, onlara yalakalık yapmak için çektiler dumanı, koydular tekno müziği, bozdular buranın relaks havasını. Ama bugün düzeldi. Nedense, ortalık sessiz, çoğunluk gitti, az önce sağanak bir yağmur yağdı geçti. Denizde bir türlü yükselmedi, girilemiyor. Bungalovu önceki gün değiştirmiştik ama gece fareler hala tıkırtılarına devam ettiler. İkinci gün bitişikteki yere sormuştum, onlar da yarım ağız, “evet öyle bir problem var, garanti veremeyiz” gibi konuştular.

Az önce Kuala Lumpur’a biletleri aldık. Yarın sabah, yani 3 şubatta, yola çıkıyoruz. Ertesi gün sabah 4’de Malezya’nin başkenti KL’de olacağız, İnşallah… eh Müslüman bir ülkeye gidiyoruz. Bizim buradaki bakkal türbanlı, takkeli. Bu sabah “Selamün Aleyküm” dedim, şaşırdılar, sonra “Turikii”, deyince bir sevindirik oldular. Kız, baş parmağıyla OK işareti yapıp “Turiki good, good” dedi. Laf aramızda Lanta adasını pek sevmedim ama en azından iyi bir imajımızın olduğu bir yerdeyiz.

Yol kenarında bir restoran var, bazen de oraya takıldık. Sahibi, filozof biri. Restoranın kar amacı gütmediğini, bir nevi komün hayatı olduğunu vs. anlattı. Türkiye tarihinden de epey bilgisi var, özellikle Atatürk hakkında. Adamın havası bende biraz modern tarikat izlenimi oluşturdu. Çok okuyan, entelektüel biri olduğu kesin. İnternet ile problemleri vardı. Wi-Fi modemleri çalıştıramamışlar, ayarladım vs. Orada da epey vakit geçirdik.

Lanta’yı neden çok sevmediğime gelince; Phuket, Phi Phi adası artık bizim Bodrum gibi yoldan çıkmış, hem pahalı olması, hem de ipini sapını koparan gelmesi yüzünden. Biz Lantaya, daha değişik diye geldik ama burası da onları takip etmeye başlamış. O nedenle Koh Tao ile karşılaştırınca o havayı bulamadık. Koh Tao’da, en azından her yere yürüyerek gidiyorsun, ortalıkta genç insanlar var. Yanına genç kızları almış, yaşlı Batılılarla muhatap olmuyorsun. Önceki gün, karşı Alman komşu, Taylı kızı kovdu. Kız ağlıyor “tek başıma yolculuk yapamam” diye, gün boyu oturdu ortalıklarda, sonra ne yaptı bilmem. Alman, Batı kafası “trene bin, otobüse bin” diye kıza yol tarif ediyor. Kız ise “ben yalnız gidemem” diye yırtınıyor. Koh Tao’da damak zevkimize uygun bir sürü yer vardı, bazen pahalı olsa da şekersiz salata yiyebiliyorduk. İki kulaçta mercan kayalıklarının, balıkların arasında yüzüyorduk, vesaire vesaire…

Her şeye rağmen, burada gün çabuk geçiyor. Sabah kalkılıyor, kahvaltı falan derken öğlen oluyor, biraz deniz derken de saat 6 gibi akşam oluyor, hamak, bira derken de gece.

Neyse yarın Malezya, umarım bir fırsatını bulur oranın da mercanlarını, balıklarını görürüz…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın