Kalaw Yolculuğu

Saat 03.45’de otobüs beni New Park’ın kapısından aldı. Sonra bir kaç hostel daha dolaştık, şehir meydanında yerel yolcuları da tıka basa sıkıştırdıktan sonra yola çıktık.

Sabahın köründe otobüs
Sabahın köründe otobüs

Otobüs’de cam kenarı olan bilet numaramda yaşlı, uzun boylu, sivri çene sakallı biri oturuyor. Adama bilet numarasını gösterdim hiç tınmadı. Sonra meydanda son yolcuları alırken bir daha pencere yanını gösterdim, bu sefer anladı. Bacaklarının zar zor çıkararak koridor tarafına geçti. Aslında onun için de böyle iyi oldu. Ben bile neredeyse iki büklüm gidiyorum. Bu yaşlı Amerikalı daha sonraki günlerde hayatımıza bir “fenomen” olarak girdi. Yol boyunca benimle hiç konuşmadı. Ara sıra video kamerasını çekip, kendince ilginç bulduğu şeyleri kaydetti.

Nyaung U – Kalaw yolu, kah asfalt kah toprak olarak devam etti. Yolda bir kaç yerde mola verdik. Satılan yiyecekler, dev kazanlarda yapılan samusalar, yuvarlak karides kızartmalar vs. Daha önce seyahat eden arkadaşların söylediği polis kontrolleri olmadı. Doğa, Laos ve Kamboçya misali. Yine bir dağ başında durduk, millet koşarak indi ve hemen yere çömelerek hacetini gidermeye başladı, ben bu olayı Laos’da yaşamama rağmen, diğer Batılılarla birlikte algılamam bir kaç dakika sürdü, bu nedenle dizi dizi otobüsün arkasına çömelen vatandaşların yaratacağı güzel bir fotoğrafı kaçırdım.

Otobüsde iki İspanyol var. Son mola da onlara yürüyüş olayından bahsettim. Pek oralı olmadılar. Sonunda bize söylenenden çok önce, saat 13.30’da Kalaw’a vardık. Otobüsün ortalama hızı, GPS verilerime göre 40 km/s oldu. “Nasıl yani?” diyecekler için söyleyeyim, Kalaw’a 15.30’da varacağımız söyleniyordu. Bu coğrafyaya göre oldukça hızlı bir yolculuk oldu. Bu yol uçakla da yapılabilir, 80 dolar kadar bir ücreti var.

Kalaw

Kalaw’a varınca ben doğrudan arkadaşlarımın önerdiği Golden Lily House’a gittim, beş dakika sonra tüm otobüs ahalisi de aynı yere sökün etti. Bir gecelik konaklama kahvaltı dahil beş dolar. Lily ve ailesi Hintli, Sih. Dedeleri yıllar önce tren yolu inşaatında çalışmak üzere buralara gelmiş ve yerleşip kalmışlar. Şimdiki jenerasyon, burada doğup, büyümüş. Hiç biri, hükümet izin vermediği için Hindistan’a gidememiş. Erkekler gelenekleri bozmamışlar kafalarında sarıklarla dolaşıyorlar.

Kalaw'da pazar yeri
Kalaw’da pazar yeri

Kalaw’a geliş amacımız, buradan İnle gölüne sürecek olan üç günlük yürüyüş turu. Odalara yerleştikten sonra bizim grup ile Lily arasında pazarlıklar başladı. Ben de kenardan pazarlığı bekledim, sonuçta topu topu yedi kişiyiz, hep birlikte hareket etmemiz gibi bir zorunluluk var. Burada bir kaç gün önce gelen, otobüsteki İspanyollarla da bir yerlerde tanışmış, yine İspanyol, Miguel var. O daha önce mevzuyu konuşmuş. Bu arada Amerikalı Eric, bir kaç kelime dışında hiç konuşmuyor ama grubu izliyor. Gel diyoruz geliyor, git diyoruz gidiyor.

Pazarlık sıkıştığı anda Lily, Myanmar’da yaşamanın zorlukları ve zalim hükümete rağmen fakirlere nasıl yardım ettiklerini anlatan bir konuşma yaptı. Herkesin süngüsü düştü ve 10 bin x 3 gün + 6 bin sırt çantası taşımaya fit olundu. Toplam tur 36000 kyat’a geldi. Ben kestirmeden 50 dolar verdim. Bu tur geçen sene 35 dolar imiş. Ama dolar böyle çakılınca ve fiyatlar kyat’a dönünce böyle olmuş. Bu arada arkadaşlarımın tavsiye ettiği meşhur rehber Robin turdaymış, mecburen ağzının içinden konuşan, ne dediği anlaşılamayan, süper yavaş Rambu ile gideceğiz.

İnsanlar tura ertesi gün çıkmak istedikleri için Pindaya Mağaralarına gidemedim. Avustralyalı bir çift mağaralara gidelim yürüyüşe sonra gideriz dediler ama onlara güvenemedim. İyi ki öyle yapmışım, son gün onlarla karşılaştık. Pindaya’ya gitmişler ama yürüyüşü pahalı diye yapmamışlar. İnle’ye minibüse geçmişler.

Sonra toplanıp akşam yemeği için dışarı çıktık, Eric’i de çağırdık. Önce bir Hint Lokantasına gittik, özellikle İspanyolar süper ucuz bir yer aradıklarından vazgeçtik. Sonra pazar yerinde samusa falan olan bir yer bulduk, 1 yazı ile bir dolara pazarlık yaptılar. Ben Myanmar yemeklerinin acı olduğunu bahane ederek onlardan ayrıldım.

7 Sisters restoran
7 Sisters restoran

Şehir girişinde bir pizzacı olduğunu söylemişlerdi, hem de yol inşaatında çalışanların fotoğraflarını çekecektim. Oraya doğru yollandım. Sorduğum insanlar “italyan” kelimesini bile anlamadılar. Doğal olarak pizzacıyı bulamadım ama buranın sanırım en lüks restoranı 7 Sisters’a rastladım. İçeri girdim, bizde de bu aralar moda, eski bir evi dekore etmişler, gayet şık, temiz. İçerde tek müşteriyim. Kız kardeşlerden biri ve yeğeni geldi. Bana hardal yaprağına sarılmış, buharda pişmiş balıkdan oluşan bir Shan, yani bulunduğumuz bölgenin, bir yemeğini tavsiye ettiler. Yemek sonrası da mandalina ikramı yaptılar, 6500 kyat yani 13 lira hesap ödedim. Hesabın büyük bölümü 2500 kyat olan biraya gitti, onu da belirteyim, fiyatlar hakkında bir fikriniz oluşsun.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın